1 Ağustos 2012 Çarşamba

İbn-i Rüşt: “Kadın, Kocasının Yanında Ot Gibi Yaşamaktadır”



Kadınlar, her zaman toplumda ikinci sırada gelmiştir. Kimileri bunun nedeninin “cennetten çıkarılmaya neden oldukları” düşüncesini savunurken kimileri de “kadının eksik” olduğunu görüşünü savunmaktadır.
Peygamber dönemi belki de kadının en rahat ettiği dönemlerden biriydi. Kadınlar, akıllarına takılan bir soru olduğunda direk gidip peygambere durumlarını arz ederler ve soruların cevabını alıp gönül huzuru içinde evlerine geri dönerlerdi.
Peygamber döneminde kadınların rahatlıkla peygambere soru sormalarında en büyük etken ise; kimi zaman kadınların aklına takılan soruların cevaplarının erkeklerin işine gelmeyişiydi.
Ya da soruların ve de alınan cevapların iyi bir şekilde aktarılamayışıydı.
Bir gün Bureyde (r.a.) peygamberin yanında otururken içeriye ansızın bir kadın girer ve soluk soluğa “ey Allah’ın Resulü anneme yardımcı olması için bir cariye vermiştim. Annem öldü.” dedi. Rasulullah (s.a.v.): "Yaptığının karşılığını görmen ve o cariyenin miras olarak sana geri gelmesi gerekir." dedi.
Peygamber döneminde kadınların pek çok işte çalışabildiğini görürken ondan sonraki dönemlerde kadını toplum içerisinde göremeyiz.
Hatta Sa’d b. Muaz, bir gün kadın çobanlardan biri, Ka'b b. Malik'in, Sel' Dağında, koyunlarını gütmektedir. Koyunlardan bir tanesi yaralanır. Cariye koyun o halde ölmeden yetişir ve keskin bıçağı ile koyunu hemen oracıkta keser. Bu olay Peygamber'e sorulduğunda: ”Onu yiyiniz!” cevabını alırlar.
Hz. Muhammed (sav)’in eşi Zeynep dericilik ile uğraşırdı ve kazandığını sadaka olarak dağıtırdı. Hz. Muhammed (sav) ev işlerinde eşlerine yardım eder, elbisesinin yırtığını yamar, ayakkabısının söküğünü dikerdi.
Fakat daha sonraları dinin yanlış anlaşılması ya da yorumlanmasıyla kadınlar ikinci sınıf konuma itilmiştir.
İbn-i Rüşt ne peygamber dönemi görmüştür ne de Emevi dönemini fakat okuduklarından yola çıkarak peygamber dönemini ve onun dönemini Platon'un Cumhuriyet'indeki nizama benzetir. “O, cumhuriyetin bir örneği idi.” Der.
Peygamberin vefatından ve Hz. Ali’nin Muaviye ile girdiği savaştan yenik düşmesinden Emevi Devletinin temelleri atıldı işte o vakit “nizam bozuldu, bu güzelim bina yerine Emevi istibdatını kuruldu.” Bu istibdat sonucunda huzurun yerini fitne ve anarşi aldı.”
İbn-i Rüşt, kadınlar konusunda belki de en tarafsız düşünen filozoftur. İbn-i Rüşt’e göre kadın, erkek eşittir ve kadın erkekle aynı hak ve ehliyete sahiptir. Kadın ve erkekler aynı hak ve ehliyete sahip olsa da ve eşit olsalar bile cinslerinin getirdiği üstünlükler ve zayıflıklar vardır. “Erkek bazı durumlarda kadından üstündür. Fakat kadında bazı durumlarda erkeklerden üstündür. Her iki cinsiyetinde farklı konularda zayıflıkları vardır.”
İbn-i Rüşt’e göre kadın isterse çok iyi bir asker bile olabilir. Buna örnek olarak Afrika’daki bazı kabileleri gösterir ve “kadın isterse Afrika’daki bazı kabilelerde olduğu gibi çok iyi “bir asker” olabilir.” der.
İbn-i Rüşt’e göre “kadınların devlet işlerinde çalışmasında da bir sakınca yoktur.”
Kadına yüklenen görevler, kadının “aklını” kullanmasıyla alakası olmadığı için kadında bulunan akıl atıl durumdadır. Yani işlenmemiş bir elmastır ve işlenmeyi beklemektedir. Kadına yüklenen annelik, ev işleri ve temizlik gibi görevlerde kadının aklını kullanmasına neden yoktur. Bunlar zaten olağan şeylerdir ve rutin olarak yapılmaya alışılagelen şeylerdir.
Abbasi döneminin en önde gelen isimlerinden Câhız, Abbasi döneminin havasını şu şekilde yansıtır. Allah’ın kadından bir erkekle birleşmeden çocuk yarattığını, fakat erkekten kadınsız olarak bir çocuk yaratmadığını, bu mucizenin erkeğe değil kadına has kılındığını ifade ederek konuya şöyle devam eder: “Ne biz ne de aklı başında hiç kimse, kadınların erkeklerden bir iki derece veya daha üstün ya da aşağı olduğunu söyleyemez. Lakin bizim –kadınların üstün oldukları yönleri belirtmemizin nedeni, bazı insanların kadınlara hiç önem vermediklerini, onları çok aşağılayarak hor-hakir gördüklerini ve onların haklarını vermede cimrilik ettiklerini görmemizdir.”
Bu nedenle hangi topluma bakarsanız bakın düşünür bir kadın ya da şair bulmak mümkün değildir. Çünkü “kadınlara yüklenen görevler neticesinde kadınlarda mevcut olan, “akli melekeler” işlenmediğinden kadınların kabiliyetleri yok olmakta ve kişilik sahibi, fazilette yüksek kadınlar ve ne yazık ki meşhur kadınlar var olamamaktadır.”
Bu da bize gösteriyor ki kadının “aklı eksik” değildir. Sadece aklını kullanabileceği alanlarda görevlendirilmemektedir. Bugün ve bugünden önce meşhur kadın yoksa bunun sebebini bu noktada aramak gerekir. Kadınlara yüklenen görevler neticesinde bırakın akli melekesi işleyen meşhur kadınların ortaya çıkmasını hazır var olan kadınlar, “kocalarına yük” kocalarının yanında “ot gibi yaşamaktadırlar.”

Mürvet Sarıyıldız

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder